Yazar: Alaettin Coşkun Çevirisi Tür:
Puan

Birinci Bölüm
İnsan hayatı, vücudun yok olmasıyla yok olmaz.
1- İnsanın, doğumundan vefatına kadar devam eden bütün hayatı, sabah uyanıklığından gece uykusuna kadar devam eden bir güne benzer.
Mesela, ağır bir uykudan sonra, sabahleyin nasıl bir zihin perişanlığıyla uyandığını bilirsin. Nerede olduğunu hatırlayamaz, yanında kimin bulunduğunu, seni kimin uyandırdığını bilemez, yatağından kalkmak istemediğini, vücudunda kuvvetsizlik ve kırıklık hissettiğini bilirsin. Bir müddet sonra yavaş yavaş kendine gelirsin. Kim olduğunu ve nerede bulunduğunu anlamaya başlarsın, ortamı yavaş yavaş algılarsın, zihnin açılır ve aydınlanır. Daha sonra vücudunun kuvveti tamamen yerine gelir, kalkar işine başlarsın.
Böylece insanın doğması, yavaş yavaş hayata dahil olması, kuvvet kazanması, akıl ve fikirde basamak basamak gelişmesi, çalışmaya başlaması ve kendine has harikaları göstermesinden sonra, nihayet ömrünün sona ermesi de böyle bir günün tamamıyla benzeridir.
Yalnız burada fark şudur ki, insanın uyuması ve uykudan uyanması, zihnini toplaması, işlerine başlaması, gece tekrar uyuması, bir gün zarfında vukua geldiği halde, insanın doğması, büyümesi, hayatındaki hadiselerin cereyanı için, aylar ve senelerin geçip gitmesi gerekir.
Ne kadar uzun olursa olsun, insan hayatı, bir günlük hayata, yani sabahleyin kalkıp, gece olunca yatmaya benzer.
Bunları birer misal ile izah edelim:
İnsan, sabahleyin uykudan dinlemiş olarak kalktıktan sonra, zinde ruh ile çalışır. Vazifesinde bir gayret gösterir. Akıl kuvveti ve bedeni, tam olarak canlılık kazanmıştır. Öğle zamanına kadar, iş böyle giderse de öğleden sonra, sabahki zindelik, hareketlilik ve zihin açıklığı azalmaya başlar. Akşam olunca yorgunluk had safhaya varır, artık vücut istirahat ister.
İşte hayatın yaşanması da -gerek kısa ve gerek uzun- bunun gibidir.
Tabii hayata misal:
İnsan hayatı, gençlikte, hareketli ve neşeli olur. Fakat bu hareketlilik, yaşlandıkça azalır, ihtiyarladıkça vücut yorgunluk hisseder, günden güne bedenin istirahat ihtiyacı artar. Gündüz bitip de gece olduğunda, insan, nasıl yatak istirahatına çekilir, zihni birer birer bütün fikirlerinden nasıl ayrılır ve kendi haberi olmaksızın, uyku âlemine nasıl dalıp giderse, işte, ölüm de aynen öyledir.
Şu halde uykudan uyanmak, küçük bir doğum; sabahtan akşama kadar devam eden mesai, küçük bir hayat; uyku ise küçük bir ölümdür.
2- Gök gürlediği zaman, anlarız ki, gürültüden biraz evvel şimşek çakmıştır. Gök gürlemesi, insanı öldürmez. Hal böyle iken, biz daima gök gürlemesinden korkarız; gürleme anında, üzerimize, şimşeğin düşeceğinden korkmamız, sebepsiz ve manasızdır. Fakat gürleme, kalbimize yine de bir korku bırakır. İşte bizim ölümden korkmamız da bunun gibidir.
Hayatın manasını tam olarak anlayamamış olan kişiye öyle gelir ki, ölüm her şeyini mahvedecek. Gök gürültüsünün sesinden gizlenen ahmak adam gibi, insan ölümden çok korkar, ondan köşe bucak kaçmak, saklanmak ister.
3- Bir yerden baktığımızı ve oradan bir adamın yavaş yavaş yürüyerek geçtiğini, bu adamın gözden kaybolduğunu; aynı yerden diğer bir adamın süratle geçtiğini, sonra onun da gözden kaybolduğunu farz edelim. Aynı yerden yavaş yavaş geçen adamın, acele geçen adamdan fazla yaşadığını tasavvur etmek zihniyeti, bizde mevcut değildir.
Benim bildiğim bir şey varsa, bu adamlar -baktığım pencerenin önünden, ister acele, ister yavaş yavaş geçmiş olsunlar- oradan geçmeden evvel mevcut oldukları gibi, geçtikten sonrada mevcut olacaklardır. Çok veya az yaşamış olanlar da aynıyla bunun gibidir ve bunların hayatı, vefatlarından önceki bildiğim hayatlarından başka bir şey değildir
4- Ebedi hayata iman ve itikat fikri, dışarıdan veya her hangi bir kimseden alınıp kabul edilemeyeceği gibi, bu fikre iman etmeğe kendini zorlama da olamaz. Ebedi hayata iman ve itikat için, hayatın neden dolayı ebedi olduğunu anlamak ve idrak etmek lâzımdır.
5- “Ölüm” demek, rûhumuzun kendisiyle birleşip kavuşmak istediği yerin -muhafazanın- değişmesi demektir. Zarf ile mazruf (muhafaza zarfı ile, o zarfa konulan şey) karıştırılmamalıdır.
6- Sen, ömrün geçici olduğunu, seni ölüme götüren bir tören içinde bulunduğunu, daima hatırla. Hiç unutma ki, cesedin hayatı, geçicidir, sınırlıdır; sendeki hayatın hakiki sahibi, senin rûhundur.

 

 

 

Not’  Satış sitelerinden temin edilir veya mesaj atabilirsiniz. Kitabı okumak için Resme Tıklayın

Yorum bırakın