1. BÖLÜM
Gün ağarmaya başlamıştı. Akşam komşularını ağırlamış, geç yatmışlardı. Kalkmak zor geldi. Karısı yinede erken uyanmıştı. Kalkmasa ne yapacaktı? Ahmet Coşo aksi adamdı. Hayriye kalkar kalkmaz Dori’yi hazırlamaya başladı. Doru küheylan bir nazlı sultandı. Bugün tarlaya gidilecekti. Bir at yeterdi. Ahmet Coşo; sert adam, tomruk misal, dalları kesilmiş kaba, kalın. O da kalktı.Güvercinlerinin kafesini açtı. Kuşların bu erken saatte dışarı çıkası yoktu. Onlara deli gibi tutkundu.Hayriye şanslıydı. Dori bugün huysuzluk etmiyor sakin duruyordu. Yelesini, sırtını okşadı,ona güzel sözler söyledi. Dori’nin bakışında merhamet vardı. Geçen tarlaya gidişlerinde abisi Sinan Mera tarlaya gitmek istemedi. Kavga başlayınca Dori’de böyle anud bir vakitte huysuzlandı. Arabaya koşulmak istemedi. İşte o an gök yere indi. Ahmet Coşo küfürlere başladı. Atın meşininden tuttu, atın başını aşağı çekti, geri geri arabaya iteledi.Dori inatçı. ‘Tahtakuruları diz kapaklarını yesin’ dedi. Sağ elini kaldırdı vurmadı. Dori yerine yerleşti.Coşo abisine sinirleniyor, daha ısrarla, daha fazla konuşuyor ve bağırıyordu.
Çift kanatlı bahçe kapısı açıldı, araba şoseye çıktı. Derenin sağ tarafından devam etti, sağa dönüp mezarlığın yanından tarlanın yolunu tuttu.Sinan Mera arabayı kullanıyordu. Tarlaya yaklaşınca üç ırgatta göründü. Baruthane’nin yakınındaki bu tarla verimliydi, taşsız toprağı vardı. Ahmet Coşo atı boşa aldı. Suyu tarlaya döndürmek için çapayı eline alıp suyun başına gitti. Gökte az bulut vardı. Güneş gümüş rengi bulutların arasından
kendine yer buldu, yüzünü gösterdi. İki kardeş ve üç ırgat çalıştılar, terleri mintanlarını ıslattı.Öğlen olmuştu.Ahmet Çoşo’nun oğlu Muharrem, Sinan Mera’nın kızı Hado ile sofra bezine sarılmış piteyi (börek) ve testiye konmuş ayranı sopaya geçirmişler sopayı da omuzlarına koymuş, biri önde biri arkada, tepeyi dönmüş tarlaya yaklaşmışlardı. İşe ara verdiler. Hafif rüzgârın değmesiyle zümrüt- misal yeşillenmiş yapraklarının, raks ettiği elma ağaçlarının gölgesine bağdaş kurup oturdular. Etraf canlı,latif, güzel ve revnekdardı. Sıcak kol pitesini, soğuk has yağlı ayranla yediler. Irgatlar tepeye doğru gidip ağaçların altına uzandılar. Güneş yakmaya başlamıştı. İki kardeşte elma ağaçlarının altında toprağa yattı. Çocuklar da koşarak, oynayarak eve döndüler. Ahmet Coşo bağı düşündü, yarın bağa gidilecekti. Toprağın sıcaklığı sarmıştı bedenini. Toprak,ana kucağı gibi kucağına alıp sarmıştı. Hoşa giden hafif ve latif esen rüzgâr onu rahatlattı. Uykuya daldı.
Kalktıklarında, ikindi ezanı yaklaşıyordu. Etli biber ve kırmızı patlıcan(domates) ekmişlerdi. Bir tarafta hayvanlar için yonca ekilmişti. Tarlada biraz daha uğraştılar. Akşam olmaya başladı. Suların karardığı vakitti, evlerinin yolunu tuttular. Bu sefer Dori’nin kayışları Ahmet Coşo’nun elindeydi.
Not’İsteyen mesaj atsın. Veya sitelerden veya Nadir Kitap’tan alsın.