Bu memlekete, ailemle ilk ayak bastığımızda, babam cebinde kalan birkaç kuruş ile Sirkeci Garı’ndan, oraya gidip bize ekmek arası balık yaptırmış. Bende yıllar sonra İstanbul’a ilk gittiğimde ve daha sonraki yıllarda bana anlatılan o hikayeyi tekrar tekrar yaşamak için Eminönü’ne giderim. İlk zamanlarda boğazdan tuttuğu balığı kayığının içine koyduğu ateşte kızartıp satardı balıkçı.Sonra kayıklar büyüdü tekne oldu.
Unutulmuyor işte. İlk bağırış ilk tat.
Balıkçının:-Balık ekmek tuz soğan. Bağırışı kulaklarımda.
Ve tat. Ne tat! Ne tat!
Belediye bu tekneleri kaldıracakmış…
Bırak işte kalsın yerlerinde tekneler. Dinle. Misafirler geliyor.
Tekneyi bağlayan zincir hafif hafif sallanıyor, teknenin hafif dalgaya uyarak sallanmasıyla,
Bağırıyor, çağırıcı:
-Balık, ekmek, tuz, soğan…
Mecburiyetin niye veya kimden?
…utanırsın belki! yapma.

Yorum bırakın