M

Muhittin amca, Urfa’dan ailesini de yanına alarak  göç etmiş. İzmir’de ki hemşehrilerini bulup, onlara ne iş yapabilirim diye danışmış. Bit pazarındaki(Çankaya’da 2.el pazarı, şimdilerde elektronik çarşısı) tanıdıkları::”Sen burda yapamazsın. Dürüst adamsın. Biz bir içerideyiz bir dışarıda, sen polisle uğraşamazsın. Sen Ünlü’lere git” demiş. O da iç çamaşırı imal eden bu hemşehrisine gitmiş. Satıp parasını ödemek şartıyla iç çamaşırı almış. O zamanlar sutyen çok satardı. İkizlere takke diye bağırarak satarlardı. İpek Pazarı’ nda(Hisar Camii civarı) bir yüncünün, dükkanının önünde, kendisinin yaptırdığı bir işporta arabasında satmaya başlamış. Daha sonraları İsrail’e göç etmek isteyen bir Yahudi:”Gel sana kemer işini öğreteyim”demiş. Öğrendikten hemen sonra bir dükkan kiralamış ve hanımıyla çalışmaya başlamış. Oğlu İbrahim’e de ufak bir tezgah yapıp, yolun ortasına koymuş. İbrahim, orada, iğne, iplik, lastik satarmış, uykusu gelince de dükkana gider makinenin altında yatarmış. Çarşının bütün kemerini Muhittin amca yaparmış… Kadınlar, kumaş getirir kemer yaptırırlardı. Moda öyleydi. Ben Muhittin amcayı çarşıda dükkan sahibi olduktan çok sonraları tanıdım. (1974) Ben de işporta yapmaya başlamıştım. Ve bana tezgahımın başından ayrılmamamı hep söylerdi. Bu söylemelerinde bakışları daima sertti.. Sert bakışlarıyla nasihat ederdi. Kolay sade ve yalın olanı, gülerek değil de sert bakışlarıyla anlatırdı…

 Muhittin amcam, hayatın zamanın eteklerinde uçup gitti. Hayatın, düzensiz nağmeler değildi. NUR İÇİNDE YAT.

Yorum bırakın